16 Nisan 2013 Salı

2013 İÇİN DÜNYA TAHIL ÜRETİM TAHMİNLERİ YÜZ GÜLDÜRÜYOR


Başta buğday, mısır ve çeltik olmak üzere tahıllar, dünyada ana besin kaynağı olarak bilinir. Özellikle küresel ısınma, nüfus artışı ve biyoyakıt hammaddesi olarak kullanılmaya başlanması gibi faktörlerin etkisi altında tahılların üretim – tüketim dengelerinde izlenen bazı olumsuzluklar “gıda krizlerinin” ana nedenlerinden biridir.  Sağdaki grafikten de izleneceği gibi üretimdeki düşüşlerin ardından baş gösteren ekonomik krizlerin salt spekülasyonlarla açıklamaya çalışmak ne derece doğrudur? Bütün bunlar bir tarafa, doğrusal artıştaki dünya tahıl tüketimi yarınlarda nasıl karşılanabilecek?  Hemen bazı rahatlatıcı haberlerden bir demet:

Ø      Biyoyakıtlar tahılları devre dışı bırakacak;

Ø      Kurağa dayanıklı mısır çeşitleri devreye giriyor;

Ø      Dünya tahıl stoklarında önemli değişikliklerin yaşanmaması;

Ø      2020’lere doğru her ürüne artan talep, buğdayda düşecek;

Ø      Bazı ürünlerde dekara verim dünya rekorları kırmaya devam ediyor (Çeltik Veriminde Dekara 2,24 Tonluk Dünya Rekoru, http://blog.milliyet.com.tr/gidakrizivebilim).

Buna karşın dünya tahıl üretimini tehdit eden bir seri kısıtla da karşı karşıyayız:

Ø      Avustralya Buğday İhracatçısı Olmaktan Çıkıyor;

Ø      Küresel ısınmanın ayak sesleri duyulmaya başlandı;

Ø      Tarım iş gücündeki yaşlanma yarınki üretim için büyüyen bir tehdit;

Ø      Tarım alanlarının tarım dışına kaydırılması vs.

 
Bu saptamaları bir kenara bırakıp 2013 yılında buğdaydan başlayarak dünya tahıl üretim tahminlerine bir göz atalım.  FAO’nun bir raporuna göre 2013 yılında, bir önceki yıla göre %4,3 lük fazlalıkla 690 milyon ton ürün beklenmektedir. Söz konusu artışta, fiyat yükselmeleri nedeniyle Avrupa’da buğday ekim alanlarının genişlemesi, 2012 yılında kuraklık nedeniyle Rusya’da yaşanan verim düşüklüğünün toparlanması gibi nedenler sıralanabilir. Rusya’nın 2012 buğday hasat tahmini 38 milyon ton iken 2013 tahmini %40 artışla 53 milyon ton olmuştur. Bu iki yıl farkı 2013 için Kazakistan’da %47, Ukrayna’da %23 ve Türkiye’de ise %2 biçimindedir.  AB’deki artış %4,5 olarak tahmin edilirken, iklim koşulları da zaten bu beklentiyi doğrulamaktadır. Çin ve Pakistan da rekor üretim beklentisi içindedirler. Artış yaşayacak bir başka ülke de Arjantin’dir (%24). Fakat başta ABD olmak üzere Hindistan, İran, Mısır ve Özbekistan’da 2013 buğday üretimin bir yıl öncesine göre olumsuz etkileneceği görünmektedir.  

Güney Yarıküre’de başlayan mısır hasadı geçen yıla göre %9’luk bir artışı işaret etmektedir. İkinci ürün ekilişlerinin de devam ettiği Arjantin’de ekim alanı her ne kadar %8 kadar daralmışsa da 2013 yılında rekor bir mısır ürünü beklenmektedir. Aynı doğrultuda bir beklenti de Güney Afrika’da izlenmektedir.

Çeltikte de 2013 yılı için olumlu beklentiler yaşanmaktadır. Asya için bu artış %5, Arjantin için %2 ve Brezilya için %3,7 civarında tahmin edilmektedir. 

Tahılların 2013 yılı üretim tahminleri bu şekilde özetlenirken, bunların stoklarına da bir göz atmakta yarar olsa gerek. 499 milyon ton olarak tahmin edilen dünya tahıl stoku 2012’den %2,7 yani 14 milyon ton daha düşüktür. Buna rağmen söz konusu stoğun tüketime oranı yine de %20’nin üstündedir.

Şimdi 1960’larda 1,37 milyar hektar tarım alanı ile 3,5 milyar insanı besleyen dünyanın, 2010’lara gelindiğinde 1,53 milyar hektar alanda 7 milyar insanı besleyebildiğine şahit oluyoruz. Diğer taraftan 2050’lerde olasılıkla daha da daralacak tarım alanları ile ve özellikle küresel ısınma koşullarında 9 milyar insanı nasıl besleyebileceğini bir ucu açık bir soru olarak herkesin kafasında bir soru olarak beklemektedir. Bu soru, özellikle yarınki tüketicinin daha fazla günlük kalori gereksinimi, tarım kesimindeki yaşlanan nüfus, bitki ıslahı ile birim alandan kaldırılan ürün artışının yıldan yıla düşüşe geçtiği günümüzde daha da önem kazanmaktadır.

Söz konusu soru ülkemiz için sorulduğunda iyimser yanıtlar alınabilir. Arazi toplulaştırmalarından, desteklemeye kadar uzanan idari kararların yönetimlerce titizlikle ele alınacağı varsayılabilir. Fakat bugün tohumculukta da yaşanan o “yarıyol materyali” sağlayacak kuruluş eksikliğinin kapatılması konusuna, yeterli titizliğin gösterildiğini söyleyemeyiz. Yüzlerce kültür bitkisinin, onlarca alternatifi ve çok sayıda mikroekoloji için yeni çeşitlerin geliştirilmesi konusu ulusal bir atılım gerektirmektedir. Üretici birlikleri, tohumculuk camiası, Bakanlık ve Üniversiteleri bir çatı altına toplayacak bir üst birim (Brezilya’daki “EMBRA” örneği) Türkiye’nin her ekoloji için en yüksek verimi veren çeşit ve tohumluk sorununu çözebilecektir.

Prof. Dr. Nazimi Açıkgöz  

24 Mart 2013 Pazar

ÇELTİK VERİMİNDE DÜNYA REKORU

Bilindiği gibi çeltik, pirinç olarak dünyada en çok tüketilen ve dolayısıyle üretilen tahıllarının başında gelir. O nedenle Dünyada çeltiğin önemi gün geçtikçe artmaktadır. 2020’li yıllarda kişi başına buğday tüketiminin azalacağı, fakat pirinç tüketiminin artacağı tahmin edilmektedir. Ülkemizde de pirinç tüketiminin son 40 yılda kişi başına 2,5 kg’dan 8 kg’a yükseldiği gözlenmiştir. Özellikle dünyanın artan nufusu, küresel ısınma ve diğer birçok neden birlikte düşünülürse, yarınlarda çeltiğin yeterli miktarda ürtilemiyebileceği endişesi doğmaktadır. İşte tam bu aşamada İngiliz “Guardian” gazetesinde yayınlanan bir makalede[1] Hindistan’ın Bihar eyaletinde genç bir üreticinin 2011 yılında SRI projesi (Sysytem Rice Intensification – Çeltik Yetiştiriciliğinde İyileştirme Sistemi) çerçevesinde tarlasından, şahitlerin gözü önünde 50 m2 lik bir alandan 112 kg çeltik hasat ettiğini ele almıştı. Dekara 2,24 ton karşılığı olan bu rakamın bir dünya rekoru olarak tesciline,  daha önce 1,9 ton/da’la rekor sahibi olan Çin’in itiraz ettiği, fakat yine de Hint rekorunun geçerli kabul edildiği, aynı gazetenin sonraki sayılarında tekrar ele alınmıştır. Özellikle açlık sınırı altındaki toplumların ana gıdası olması nedeniyle, kısıtlanma tehdidi altındaki çeltik ekim alanlarından daha yüksek verime gereksinim varken, böylesine bir rekor verim, herkesi sevindirmiş olmalı.

Önce SRI olayına kısaca bir değinelim: 1980’lerde Madagaskar’da başlatılan ve Cornell Üniversitesince[2] dünyaya yayılan bu sistemde; daha az su, gübre ve tohumla üreticinin var olan kaynaklarından yararlanılarak verim artışı sağlanmaktadır. Optimum fide yaşı, sıklığı, uygun kök tacı havalandırılması, yeterli organik gübre uygulaması gibi en uygun agronomik seçenek kombinasyonları verimi %100’e varan ölçüde artırabilmektedir. Nitekim söz konusu rekor ekimde, çeltik fide dikimi standart uygulamaları dışında “25cm”X”25 cm” sıklıkla (m2 ye 16 bitki, normalde m2 12 bitki) ikişer yapraklı dönemde, iki haftalık fidelerin birer birer şaşırtılması biçiminde gerçekleştirilmiştir. Diğer tüm koşulların optimum (yüksek taban suyu, killi-tınlı toprak, nötr pH vs) ve girdilerin en ideal biçimde uygulandığı bu rekor denemesinin başarısı bir sürpriz olmasa gerek. Çünkü rekorun geldiği köyde SRI yöntemleri ile ilgili bilgilendirmelerden sonra diğer üç genç çiftcinin rekor deneme amaçlı çeltik ekimlerinde de 1,8 ve 1,9 ton/da civarında veriler gözlenmiştir. O eyaletin ortalama çeltik verimi ise 0,9 ton/da’dır.

Ne ilginçtir ki  “Guardian” da çıkan haberin ilk satırlarında “ne GDO’yla ve ne de yabancı ot ilacı olmadan” şeklinde giriş yapılırken, metin içinde ne herhangi bir ilaca, ne suni gübreye ne de tohumluğun hibrit olup olmadığına değinilmemiştir. Yazı ile ilgili yorumlarda yazarın, bu bir yıllık rekor olayını SRI yöntemini öne çıkarmak için konuyu manipule ettiği, çünkü rekor olayının hiç te yalnız başına SRI ile açıklanamıyacağına değinilmektedir. İlaveten yorumcu, okura söz konusu makaleden altı ay önce kaleme alınmış orijinal raporun URL’si de vermektedir: http://independentsciencenews.org/wp-content/uploads/2012/11/India-Bihar-Paddy-Record-Yield-SRI.pdf

 
Şimdi bu rapordaki bazı ilave bilgilere bir göz atalım:
Ø      Tohum menşeli hastalıklardan korunmak için 2 g/kg karbendazim;
Ø      80 kg/ha diamonyum fosfat (DAP);
Ø      40 kg/ha potas;
Ø      Azot gereksinimi için parçalı olarak üre;
Ø      400 kg/ha tavuk gübresi;
Ø      100 kg/ ha solucan gübresi;
Ø      40 kg/ha fosfor çözücü bakteri aşılanmış karışım (PSB);
Ø      Mikrobesin olarak 25 kg/ha çinko ağırlıklı yaprak gübre;
Ø      Hektara 1,5 litre yabancı ot ilacı 2,4-D;
Ø      Rekortmen üretici Bayer firmasının hibrit çeltik çeşidi “Arise-6444” ı, diğer üç üretici Syngenta’nın  “6302” numaralı hibrilerini kullanmıştır.

Görüldüğü gibi üretimde, yabancı ot ilacından tohum hastalıkları ilaçlarına, çinko yaprak gübresinden PSP’ye kadar Guardian’da hiç değinilmeyen girdiler kullanılmıştır. Ayrıca ana materyalin bir hibrit oluşu ise adeta dile getirilmek istenmemiştir. Aslında bu durum “rekor” değerinden hiçbir şey kaybettirmeyecektir. Tersine agronomik ve biyoekonomik bulguların kombinasyonuyla maksimum verime ulaşılabileceği yeniden gün ışığına çıkmıştır. Ne var ki böylesine bilimsel bir olayın, bazı kesimlere menfaat sağlamak adına çarpıtılması ve basının buna alet edilmesi etik olmasa gerek.

Prof. Dr. Nazimi Açıkgöz (https://nacikgoz.wordpress.com)



[1] http://www.guardian.co.uk/global-development/2013/feb/16/india-rice-farmers-revolution